Telefonuma senden bir elveda mesajı geliyor. Kendini öldüreceğini düşünüp arıyorum. Kendini öldürüyorsun. Seni vazgeçirmeye çalışıyorum. Hapları aldığını ve muhtemelen on dakika içinde etki edeceklerini söylüyorsun. Sesin gittikçe daha zor çıkıyor. Belli bir noktadan sonra sadece kısık bir "ölmek istemediğin" duyuyorum. Seni yattığın yerden kalkıp evden dışarı çıkmaya zorluyorum, birileri halini görüp 911'i arayabilsin diye. İkna oluyorsun. Başaramazsan diye sana koşmaya başlıyorum. Beş dakika sonra evine vardığımda, yoksun. Koşarak çıktığım merdivenleri koşarak iniyorum. Telefondan küçük bir inleme geliyor ve telefonun kapanıyor. Merdivenlerden yuvarlanıyorum. Benimle birlikte iki kişi daha yuvarlanıyor. Öldüğünü düşünüyorum. Yetişemediğimi. Bu bilinçle neresi olduğunu bilmediğim bir yerlere yürürken seni kafenin birinde kitap okurken buluyorum. Sinirden ne yapacağımı bilemeyip sana vurmaya başlıyorum. Beni birkaç gün sizde kalmaya ikna ediyorsun. Eşyalarımı toplayıp size vardığımda, yoksun. Birkaç saat sonra yanında bir kadın ve bir adamla geliyorsun. Kadın fransızlara benziyor. Yüzüme bakmıyorsun. Kadına bakıyorsun. Benimle konuşmuyorsun. Orada olmamın nedenini sorguluyorum. Sana bağırıp çağırıyorum. Kendini affettirmeye çalışman gerekirken bana neden böyle davrandığını soruyorum. Hiçbiri umrunda değil. Koltukta yatıyorsun. Kulaklıkların kulağında. Evdeki son izlerimi silip gitmeye çalışıyorum. Tekli koltukta oturan kadın benimle dalga geçiyor. Gülüyorsun. "BANA AZICIK BİLE BİR ŞEY DEMEYECEK MİSİN?" diye bağırıyorum yüzüne. Yüzün boş bakıyor. Kafanın öbür tarafa dönmesini seyrediyorum. Aklıma, zaten en başta da benden kurtulmak için ölmüş gibi yaptığın geliyor. Bunları E.'ye anlatmam gerektiğini düşünürken uyandım.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder